Geçmişten Bu Güne İzmir Atatürk Lisesi

 

   Osmanlı devletinde idari sistem seyfiye, ilmiye ve kalemiye olarak üç temel sınıftan oluşmuştur. Ziraat, ticaret ve sanatla uğraşan halka Reaya; yönetici zümre için ise Askeri terimi kullanılırdı. İlmiye sınıfı kaza müftüsünden şeyhülislamlığa; alay imamından padişah hocalığına; talebeden Müderrisliğe ; yargı sisteminde nahiye naibinden kadıaskerlere; en küçük cami vaizliğinden Cuma vaizliğine kadar en küçük ve en büyük kademeler olarak örgütlenmişti. İstanbul da görevli kadıaskerlerinin en yüksek payelisi Şeyhülislam idi. II. Murat döneminde (1421-1451) Merkez müftüsü diğer müftülerin üzerinde bir yetki ile Şeyhülislam olarak atandı. 16. yüzyılda şeyhülislama Beyazıd Medresesi müderrisliği (hocalığı) ile yüksek rütbeli müderrislerin ve büyük kadıların atanması ve görevden alınması görevleri de verildi. 1789 da III.Selim’in tahta çıkışından sonra 15 Haziran 1826da Sultan Ahmet Camiinde toplanan üst düzey yöneticilerinin kararı ile Yeniçeriliğin kaldırılmasına kadar, rüşvet ve iltimasla ehil olmayanların değişik kademelerdeki görevlendirilmeleri şikayetlere rağmen sürdü.

     Bu süreç içinde yapılan reformlar ilmiye teşkilatında; kurumlaşma, ihtisaslaşma ve yenileşmeye uğradı. 20-25 akçelik medreselerden ellili denilen Hariç medreselerine kadar olan derecelendirilmiş medreselerin zamanla yeteneksiz muallim ve Müderrisler nedeniyle gerilediği anlaşılınca bunların düzeltilmesi için çabalar olmuştur. Bunların ilki III. Mehmet zamanında Nisan 1598de çıkarılan fermandır. İkincisi IV. Murat zamanında(1623-40) Koçi bey’in çıkarttığı ferman ve II.Ahmet döneminde(1703-30) ve I. Mahmut Döneminde (1730-54) Medreselerin ıslahı için gayretler sarf edilmiştir. III. Selim  (1789-1807) de ilmiye sınıfının ıslahatına özel ilgi göstermiştir.

 

     İlk kademe mekteplerine Darüt-talim=Mektep= Taş Mektep=Mahalle mektebi=mektebi iptidaiye dendiği de bilinmelidir(4). Medreseler ise eğitimin ikinci kademesidir.  Büyük Selçuklu döneminde ve Anadolu Selçukluları  döneminde ders okunan yer anlamına gelen medreseler açmışlardır. Vakıf müessesesi sayesinde bunların devamlılığını sağlamışlardır. Osmanlılar zamanında ilk medrese İznikte 1330 da, 1335 te Bursada, Çelebi Mehmed Medresesi 1413te Edirnede, medreseler açılmıştır. Daha sonraki yıllarda bu şehirlerde başka medreseler de açıldığı gibi Anadolu ve Rumelideki diğer şehirlerde de devlet adamları ve saray mensupları tarafından medreseler açılmıştır, bunlar ilmi faaliyetlerine göre sınıflandırılmıştır. Yirmili ve otuzlu medreselerde tahsil müddeti 2 yıl ile 3ay arasında iken, kırklı medreselerde 3 yıl ile 3ay, elli medreselerde bir yıl ile 5 ay, sahnı seman medreselerinde en az 6 ay ve altmışlı medreselerde bir yıldır. Bu medreselerde okutulan dersler çeşitli zamanlara göre ve kurucusunun belirlemesine göre değişmiştir. Osmanlı medreselerinde tahsil parasız olduğu gibi öğrencilerin giyecek ve yiyeceği de temin edilirdi. Medreseler 16. yüzyılın sonundan itibaren müderrislerinin kalitesini kaybetmesi, derslerin nitelik ve niceliğinin değişmesi ve öğrencilerin alınış şeklinde yapılan usulsüzlükler nedeniyle değerlerini yitirmişlerdir(7).       

     Süleymaniye külliyesi içinde 1- Darül-hadis, 2- tıb, 3- tabiiye, 4- riyaziye, 5- hukuk, 6- edebiyat eğitimi yapmak üzere 6 medrese vardır(3).  Medreselerde okuyan Danişmentler önce Hariç sonra Dahil dersleri alıp Sahn veya Tetimme medreselerine gelirlerdi. Tetimme medreselerindeki en kıdemli Danişmentler Tetimme medreselerinde hocalık yapardı. Tetimme veya Sahn medresesi denen bu medreselerden mezun olanlar aşağı dereceli bir medreseye müderris tayin edilmek için sıra beklerlerdi. Bu sistem II. Meşrutiyetin ilanı olan 1908 yılına kadar devam etti. 1914 yılında bilgili müderrisler yetiştirmek için Darül-hilafe medreseleri açıldı ise de bunlar devam edemedi ve Medreseleri kapatılması ile bu sorun da bitti(3).

     Medrese öğretmenlerine muallim denirdi. Muallime yardım eden kişiye Halife-Kalfa denirdi. Vakıf işlerini idare eden kişiye mütevelli, mütevelliyi kontrol edene Nazır, yazışmaları yapan ve evrakı kaydeden kişiye Katip, kapıda öğrencilerin giriş çıkışını kontrol edene Bevvap, iç ve dış temizlikten sorumlu kişiye Ferraş, gelirleri takip ve kontrol eden kişiye Cabi, alım satım sorumlusuna Vekilharç denirdi(6).

     16. yüzyılın sonlarına kadar Kadıaskerleri 20 ekçeden 40 akçeye kadar olan müderrislerle, kaza kadılarının tayinini yapar, Şeyhülislam ise Kadıaskerlikleri, ordu kadılarını ve vilayet, sancak ve kaza müftüleri ile 40 akçeden yukarı hariç ve dahil medreselerinin müderrislerini tayin ederdi. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra buradaki kiliselerden sekizini medreseye dönüştürdü. Bu yapılaşma Şubat 1463te başlayıp  Ocak 1471de biten sekiz medrese ve bu medreselere talebe yetiştiren Tetimme adıyla anılan sekiz küçük medrese ile birlikte  imaret, hastane, cami, hamam ve kütüphaneden oluşan Sahn medreseleri olarak bilinen Külliye yapıldı. Medrese öğrencilerine Danişment, tetimme medresesi öğrencilerine de softa denirdi(2). Bu sekizli medreseden sonra Osmanlı topraklarındaki medreseler yeni bir sıralamaya tutuldu. Aşağıdan yukarıya doğru medreseler: Müderrisinin gündeliği 20 veya 25 akçe olan Haşiye-i tecrit medreseleri; Müderrisinin gündeliği 30-35 akçe olan Miftah medresesi; Müderrisinin gündeliği 40 akçe olan kırklı veya Telvih medresesi; Müderrisinin gündeliği 50 akçe olan Hariç medresesi olarak sınıflandırıldı. İlk 20li medreseye gidebilmek için bir öğrencinin önce muhtasarat (Arapça gramer, Arapça cümle kuruluşu ve yapısı, düzgün ve yerinde konuşma sanatı, hesap, hendese) derslerini görmesi gerekirdi. Kırklı ve ellili medreseler Osmanlılardan önceki Anadolu Selçukluları ve Anadolu beylikleri döneminde de Hükümdar aileleri ile vezirleri, sancak beylerinin yaptırdığı medreseler olarak vardır(3).

     1 Eylül 1869 tarihinde çıkarılan Maarifi Umumiye nizamnamesinde okullar sıbyan, rüştiye, idadi, sultani(adi)ve sultani(Ali) olarak 5 kademeye ayrılmıştır. (idadi diploması olanların sultani Aliye ve Rüştiye diploması olanları sultani adiye kabul edilecekleri belirtilmiştir) Yüksek okullar olarak ise Erkek öğretmen okulu, Kız öğretmen okulu, Darülfünun ile Fen ve çeşitli sanayi okullarının düzenlenmesi vardır, ama askeri okullar kapsam dışı bırakılmıştır. Fakat bu Maarifi Umumiye nizamnamesinin darülfünunla ilgili maddeleri hiç uygulanamamış ve sonunda 12 Ağustos 1900 tarihinde çıkarılan Darülfünun-i Şahane nizamnamesinin 26. maddesi ile önceki nizamnamenin Darülfünuna ilişkin maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır(3). 15 Mart 1868 tarihli sadaret tezkeresinde Mekteb-i Umumi-i idadi adı ile vazedilmiş olmasına rağmen, Galatasaray İdadisi, 23 Mayıs 1868 tarihli takvimi vekayi de yayınlanırken Mekteb-i Sultani olmuş ve okulun açılması 14 ağustos 1868 de Galatasaray Sultanisinin açılışı olarak duyurulmuştur. 1 eylül 1868 de 409 öğrenci ile  öğretime başlamıştır. Bu bina daha önce Enderun okulu idi, sonra 1838 de Mektebi Tıbbiye-i Şahane’nin ve daha sonra Askeri idadinin kullandığı binadır. Daha sonra yayınlanan Maarifi Umumi Nizamnamesinin 42-50. maddeleri gereği Her vilayet merkezinde bir Mektebi Sultani kurulması öngörülmüştür. Rüşdiye diploması olanların girdiği ilk üç yıllık adi sultani ile başlayacak, İdadi diploması olanların ise Ali Sultani bölümüne gireceği her iki bölümün de üçer yıllık eğitim olduğu belirtilmiştir. Bu okullar paralı olup yatılı ve gündüzlü öğrencileri alacaktır. Yatılı öğrencilerin yıllık 20-30 osmanlı lirası, gündüzlülerin 5-6 osmanlı lirası ödeyeceği, her okulda bir müdür ile 8-12 muallim olacağı belirlenmiştir. Mektebi Sultanilerin Ali(yüksek) kısımlarında sınıfın edebiyat ve Ulum(fen) şubeler olacağı arapça, farsça ve fransızca diller okutulacağı yazılıdır. Her (Ali) sınıfın edebiyat ve Ulum şubeler olacağı, arapça, farsça ve fransızca diller okutulacağı yazılıdır.   Edebiyat sınıfında  türkçe yazım ve nesir yazma, arapça ve farsçadan edebi eserler, sözcüklerin amaca uygunluğu, iktisat, milletler hukuku, fransızca ve tarih dersleri okutulacağı, Fen şubesinde  de tasarı geometri, perspektif, cebir, cebirin  geometriye  tatbiki, düzlem ve küresel trigonometri, astronomi, özet olarak fizik ve kimyanın, sanayi ve zıraate tatbiki, zooloji, botanik, jeoloji, topografya dersleri okutulacaktır. Bu nizamnameye rağmen bu okulların vilayetlerde açılması 20. yüzyılın başlarında olabilmiştir(3,14).

     1363te I. Murat zamanında kurulan, Fatih ve II. Beyazıd tarafından geliştirilen Enderun okullarının amacı Devlete yetenekli kumandan ve yöneticiler yetiştirmek olmuştur(10). Kanuni Sultan Süleyman döneminden sonra eğitim Türkçe yapılmıştır. II. Mahmut döneminde 1850 yılında Eğitim Bakanlığı Enderun’un iptidai bölümünü Rüştiye düzeyine getirilmiştir. 1 Temmuz 1909da Enderun mektebi bir kararname ile lağvedilmiştir(11). Topkapı Sarayı içindeki Enderun okulu Galata’da yapılan GalataSarayı içinde hizmet ederken 1838 de bu bina Tıbbiye-i Şahane ye tahsis edildi. 25 mayıs 1873 tarihinde çıkan irade ile Gülhanede bulunan Mektebi Tıbbiye-i Şahane ile Galatasarayda bulunan Mektebi Sultani yer değiştirmiş ve 1873-1874 ders yılında Sultani okulu Gülhanede başlamış ve adı 1874te Mekteb-i Ali-i Sultani oldu. 1877de Darülfünun-u Sultani olarak adlandırılan yüksek okullar da burada açılmıştır(3).

     Selçuklu ve Osmanlı döneminde çocuklar için açılmış okul anlamına gelen Sıbyan mektepleri vardır, bunlar İslam aleminde medrese eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilir. Okula başlama yaşı 4yaş olup 7 yaşına kadar yazı, aritmetik ve kur’an öğrenmek esastı. Mahalle içindekilere Mahalle mektebi, bir külliye içindekiler ise fiziken külliyeden ayrılmış tek derslikten oluşmuş külliyenin sıbyan okulu adıyla anılırlardı. 1 Eylül 1869 tarihli Maarifi umumiye Nizamnamesi ile öğretim süresi ve müfredatı belirlenmiş kızlar için de sıbyan okulları öngörülmüştür(5,8). Bu nizamnameye göre Sancaklarda idadiler, Vilayet merkezlerinde Sultanilerin kurulması öngörülmüştü.

Rüştiyeler, sıbyan mektepleri ile askeri okullar arasında yer alan,1838 de açılmaya başlanan  4 yıllık eğitimi olan, orta okul  seviyesinde bir okuldur. 1859 da ilk kız rüştiyesi açılmıştır.1862-67 arasında Darül muallimi Sıbyan adıyla  sıbyan okullarına öğretmen yetiştiren okullar açılmıştır(6). Rüştiyeler, 1869 tarihli maarifi umumiye nizamnamesinde 500 evi geçen kasabalarda kurulacağı öngörülen, devlete memur yetiştirmeyi amaçlayan okullardır. İzmirde ilk Rüştiye okulu  1853 yılında  25 ilde memur maaşlarından yapılan kesintiler ile açılmasına karar verilen okullardan biri olarak açılmıştır(6). 

     1905-08 döneminde İzmirde Biri resmi diğeri Müslüman halkın yönettiği iki İdadi ve iki de Rüştiye olduğu, buna karşı 3 rum, 1 musevi 1 protestan(Amerikan) rüştiyesi olduğu bildirilmektedir. Ayrıca İzmirde 1911 yılında kurulmuş ve 1923-24 ders yılında 117 öğrencisi olan erkek öğretmen okulu vardır. Bu okulun 1913-14 eğitim yılında 113 öğrencisi olup 1912-13 yılında 42 tanesi diploma almıştır. 1910 yılında idadinin sultaniye çevrilmesi sonucu 1913-14 yılında 252 öğrencisi vardır ve 13 kişi diploma almıştır. 1923-24 eğitim yılında İzmir sultanisinde 122 adet gündüzlü,66 adet yatılı idadi öğrencisi, birinci dönem sultanide  71 gündüzlü ve 71 yatılı 142 öğrenci, ikinci dönem sultanide  30 gündüzlü 34 yatılı olmak üzere 64 öğrenci olmak üzere  toplam 709 öğrenci vardı, yabancı dil olarak Almanca 4 öğrenci, Fransızca 159 öğrenci ders alıyordu. 1923-24 ders yılında İzmir Darüleytam okulunda 488 erkek öğrenci vardı. İzmir dilsiz okulunda ise iki sınıfta 33 öğrenci vardı(40).

İdadiler, Rüştiye okullarını bitirmiş çocukların eğitimlerine devam etmeleri için 1000evden fazla yerleşimi olan şehirlerde açılması öngörülen, öğrenim süresi 3 yıl olan, 11-14 yaş arasındaki çocukları alan, rüştiye mezunlarını sultanilere, mülkiye, hukuk, harp okuluna ve askeri tıbbiyeye gitmek istiyenleri hazırlayan, maarifi umumiye nizamnamesinin  34 ve 38. maddeleri gereği kurulmuş okullardır(14). İdadi anlam olarak hazırlık demektir. Müfredatlarını nizamname ile bakanlık hazırlar, Muallim meclisi müfredatta seçim yapabilirken, 1869 da mecburiyet geliyor. Tanzimattan sonra 2. meşrutiyet döneminde (1908) vilayet merkezlerindeki  idadiler rüstiye mekteplerini de içerecek şekilde 7 yıllık eğitimi olan okullar oldu(1,14). İlk idadiler 1873 yılında İstanbulda açılmış olup 1876ya kadar ancak 4-5 tane açılabilmiştir. 1892ye kadar 34 adet olmuştur. 1892de Selanik, Manastır, Yanya, İzmir, Beyrut, ve Şamdakiler yatılı hale dönüştürülmüştür. 1906 yılında idadi sayısı 109 ve öğrenci sayısı da 20000 olmuştur(14). 1900-1912 seneleri arasında Türk okulları yanı sıra  etnik unsurların okulları da açılmıştır. 1910-13 yılları arasında önce bu idadilerin 23ünün 10u sultani’ye sonra da Şükrü beyin bakanlığı sırasında hepsi Sultani’ye çevrildi. Yunanlılar tarafından Selanik işgal edilince  Selanik sultanisi, idarecileri, öğretmenleri ve öğrencileri ile tam kadro Balıkesir’e nakledilmiştir. Bu şekilde Karesi İdadisi, Karesi Sultanisi adı ile hizmete devam etmiş ve 1913 ile 1919 arasında leyli öğrenciye hizmet eden okul bundan sonra gündüzlüye çevrilmiş, 1923 yılında diğer sultaniler gibi Balıkesir (karesi) Lisesi adını almıştır(37). Cumhuriyet döneminde idadiler Ortaokullara dönüşmüşlerdir. Bugünkü vefa lisesinin temeli olan okul da 1873 yılında Darülmaarif olarak teşkilatlanmıştır. (CNN türk kanalında 11.01.2013 günü saat 19:50de Balkanlarla ilgili programda1900-1912 arasında balkanlarda etnik unsurların okullarının da açıldığı ve 60000 rum öğrenciye karşı 30000 müslüman öğrencinin olduğu söylenmiştir.)

Sultaniler, 1869 tarihli Maarifi Umumiye nizamnamesine göre her vilayette merkezi bir şehirde 4 yıllık Rüştiyelerden sonra 3 yıllık idadilerin açılması öngörülmüştü. Eğitim süresi 3 yıl olan, adi kısmı ve orta öğrenimin üst basamağı olarak 3 yıllık Ali kısmı olan Sultaniler düzenlenen okullardır.  İzmir idadisinin Sultani’ye dönüşümü, ancak 16 ekim 1910 yılında eski İzmir maarif müdürü Emrullah beyin Maarif bakanı olduğu zamandadır. Sultani’nin ilk müdürü de Mustafa Refik beydir. 1919 yılındaki Yunan işgaline kadar eğitim burada devam etmiştir. 1886-88 arasında 5 yıllık idadi,1890-1910 arasında 7 yıllık idadi, 1910-1922 arasında Sultani adı ile hizmet vermiştir. Başlangıçta 1886yılında 5 yıllık olarak açılmasına rağmen ancak ilk üç yıl için öğrenci bulunabilmiş ve ilk yıl öğrencileri çok olduğundan iki sınıfta toplanmıştır.

     Vasıf Çınar’ın 1924’teki 8 aylık ilk bakanlığında Ankara’da toplanan İkinci Heyet-i İlmiye, okul programlarında gerçekleştirilecek yenilikleri kararlaştırdı. 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat kanunu ile eğitim tek şekle çevrildi. 2 Mart 1926da Maarif teşkilatı kanunu ile İlk okul eğitimi zorunlu hale getirildi. İlköğretimin 6 yıldan 5 yıla indirilmesi, ortaokul ve lisenin 3’er yıllık iki aşama sayılması, böylece ortaöğretimin 7 yıldan 6 yıla indirilmesi ve sosyoloji dersinin de konması, ilkokul müfredat programlarının hazırlanması, ders kitaplarının yazdırılması gibi kararlar alındı. Bu kararlar 1924-1925 Öğretim yılından başlanarak aşamalı olarak yürürlüğe girdi(20). Vasıf Bey’in eğitim bakanlığı zamanında toplanan 43 kişilik bir program heyeti ilk, orta ve liselerin ders programlarını değiştirmiştir. Önce daha evvelki devrin ideolojisine bağlı olan görüşler kitaplardan ayıklanmış ve yerine Cumhuriyet’in esasları konulmuştur. Ortaokul ve liselerin öğrenci için çok ağır gelen ders programları bu değişiklikle bir hayli hafifletilmiştir. İslami ilimlerden bir kısmı okullardan büsbütün kaldırılmış ve bir kısmı da iyice azaltılmıştır. Arapça ve Farsça kaldırılan dersler arasındadır. Din derslerinin saatleri ise azaltılmış ve sadece liselerin iki sınıfında bırakılmıştır(20).

     İzmir idadisi ise 24000altın lira harcanarak 3 yılda yapılmış ve 10 yıl önce kurulan İzmir Rüsdiyesinin, 5 yıllık idadiye dönüştürülmesi ile vilayet merkezlerinde açılan idadilerden biridir. Temmuz 1885 yılında Konak meydanında vilayet konağına bitişik, ön cephesi konak  meydanına bakan binanın temelleri atılmış ve 24000altın lira harcanarak, 1988 yılında bu binada (Resim 1) açılmıştır(14,16), (1302)1888 yılında 5 yıllık olarak açılmasına rağmen İzmir idadisinin ancak ilk üç sınıfına 120 öğrenci (nefer-i şakird) bulunmuştur(9,26). 1889da ilk mezununu vermiştir(29). 1890 yılında 7 yıllık oldu. Maarif nazırı Emrullah efendi devrinde,1910 yılında Sultani oldu. İdadi’nin ilk müdürü Numanzade Abdurrahman bey ve Fransızca hocası Halit Ziya Uşaklıgil’dir(9) Çanakkale savaşına katılan çocuk yaştaki gençler nedeniyle Galatasaray, Konya ve İzmir Sultanileri 1915 yılında tek bir mezun vermediğini Konya Selçuklu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilimdalı öğretim üyesi Prof. Dr.Nuri Köstüklü bildirmiştir(15). Melih Tınal ise kitabında 1914-15 eğitim yılında 14 öğrenci,1916da 18, 1917de 3, 1918de 2 1919da 2 öğrenci mezun verildiğini yazmıştır(9). Yunan işgali sırasında(1919-22) öğrenci kaydedilemediği için 1924-25 eğitim yılında okul mezun verememiştir(9). Melih Tınal tarafından mezun olduğu söylenen öğrenciler muhtemelen 1919da işgalden sonra Hilal İdadisine nakledilen eski öğrenciler olabilir.

Mehmet Culum Azap Ağa adlı kitabında(12)

1920 yılının başında Hayri Mehmet(Culum) 20 yaşına girmiştir. Askerlik Şubesinden çağrılır. Şubat ayında silah altına alınır. Askerliğini Yedek Subay Öğretmen olarak 1919-20 eğitim yılının ikinci yarısında İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliğine başlar. Öğretmen öğrencilerle hemen hemen ayni yaştadır(12). Yunan komiserliğinin müfettişleri ile aralarında geçen olayı şöyle anlatır. İşgalin 1. yıldönümü(15 Mayıs 1920) dolayısıyla okullara yunan müfettişler atanmıştır. Okul Müdürü ile birlikte müfettiş derslikleri dolaşırken Müdür ve Müfettiş ile çevirmenleri Aniden Hayri’nin ders yaptığı sınıfa girer. BUNDAN SONRASINI KİTAPTAN AYNEN NAKLEDİYORUM.

Bütün sınıf ayağa kalktı. Hayri bir öğrencisini tahtaya kaldırmış ve onun sırasına oturmuş, dersi oturduğu yerden işliyordu. O da ayağa kalktı. Müdür  bir tahtadaki öğrenciye baktı, birde  dersliği gözleriyle taradı ve şaşkınlıkla:

-“Öğretmen yokmu barada?” diye sordu ortaya. Hayri bir iki adım öne çıktı ve:

-“Ben   varım   efendim Fransızca  öğretmeniyim” dedi. Müdür Hayri’yi daha önce görmüştü. Ama ne kadar genç olduğunu unutmuş olacak ki:

-“Yok canım, sen gerçekten öğretmen misin? Diye sormaktan kendini alamadı. Hayri müdüre biraz daha yaklaştı:

-“Yedek Subay öğretmenim efendim, makamınızda tanışmıştık” dedi. Müdür  de bu arada anımsadı ve Hayri’yi müfettişe  çevirmen aracılığı ile tanıştırdı. Müfettiş çevirmene döndü:

-“Sor bakalım ne dersi işliyorlar” dedi. Hayri Çevirmenin  soruyu yöneltmesini beklemeden düzgün bir yunanca ile:

-“Fransızca Gramer dersi işliyoruz efendim.” Dedi. Müfettiş bu kez Hayri’ye döndü.. sevindiğini belli ederek

-“Dilimizi biliyormusun öğretmen” diye sordu.

-“Evet efendim diye yanıtladı Hayri.

-“Fakat sen bir Türk’sün”

-“Evet efendim ben bir Türk’üm; ama çocukluğum yunanistanda geçti,”

-“Yunanistanın neresinde?”

-“Biz Varoşluyuz efendim. Babam halen oradadır.”

-“Ben de Selanikliyim.”

-“Yakın sayılır, eskiden Volos Selanik’e bağlıymış.”

-“Buraya ne zaman göç ettiniz?”

-“Balkan savaşlarından önce efendim. On yılı geçti.”

-“Fransızca öğretmeniyim dedin az önce, değil mi?”

-“Evet efendim Fransızca.”

-“Aman Tanrım. Hem Yunanca, hem Fransızca, hemde tabii kendi dilin Türkçe. Üç ayrı alfebe eder değil mi?”

-“Evet efendim biraz Almanca da biliyorum gotik harfleri dahil.”

-“Kaç yaşındası sen?”

-“Yirmi yaşındayım efendim.”

-“Nasıl öğrendin bütün bunları? Yoksa ailende Levanten mi var?”

-“Ailemde Levanten yok, yalnızca Türküz. Bu dilleri okullarda öğrendim.”

-“Peki Almancayı?”

-“Berlinde bir yıl hazırlık okuluna gittim efendim.”

-“Üniversite için mi?”

-“Evet Makina mühendisliği için”

-“ neden döndün?,Savaşlardan mı?”

-Daha çok ağabeyimin ölümünden dolayı, efendim.”

-“Anlıyorun öğretmen Adın neydi senin?”

-“Hayri efendim Hayri Mehmet”

-Peki Hayri bizim İzmire gelmemizle ilgili olarak ne düşünüyorsun?

-“.......”

-“Çekinmeden düşündüklerini anlatabilirsin. Ben yalnızca bir eğitim müfettişiyim.”

-“Hiç kimse vatanına  başkalarının gelmesini istemez efendim.”

-“İyi ama biz gelmeseydik İtalyanlar geleceklerdi.”

- “İtalyanları da istemezdik.”

-“Fakat siz Volos’ta zaten Yunan yönetimi altında yaşamıyormuydunuz.?”

-“Öyleydi efendim: ama ailem buraya göç etmiş, bir nedeni olmalı.”

-“Kemal’i duydun mu?

-“Duydum efendim.”

-“Ne düşünüyorsun? Sözde bize karşı koyacakmış.”

-“Peki öğrencilerin onun Anadoludaki, Ankaradaki çalışmalarını biliyorlarmı?

-“........”

-“Konuşabilirsin  öğretmen. Sorularımı yanıtsız bırakma!.”dedi müfettiş. Sinirleniyordu. Hayri eliyle ayakta durmakta olan öğrencilerini işaret ederek:

-Bu soruyu gerçek muhatapları yanıtlasın efendim dedi. Müfettiş çevirmene döndü:

-“Sor bakalım öğrencilere ne diyecekler? Dedi. Çevirmen öğrencilere döndü ve müfettişin sorusunu yüksek sesle sordu. Bütün sınıf sözleşmişçesine başını önüne eğdi ve müfettişin sorusunu yanıtsız bıraktı. Müfettiş bir süre o sessizlikte bekledi. Mesajı almıştı, arkasını döndü, kapıya yöneldi. Dışarıya çıkarken sağ kolunu yukarıya kaldırdı ve:

“Seninle yeniden görüşeceğiz, Volos’lu” diye seslendi

Romanda bu anlatılanlara göre Sultani eğitimi işgal sırasında da sürmüştür yunan kaynaklarında da 1918-19,1919-20 yılı eğitiminde İzmir Sultanisinde 500 öğrenci ve 18 öğretmen in görev yaptığı belirtilmiştir. ama hangi ad altında belli değil(9sayfa 66) 1920-21 eğitim yılı başında Yunan fevkalade Komiseri M.GHonoraki’ nin kesin emri ile 7 Aralık 1920günü zorla boşaltıldı.Öğrenciler Hilal idadisine Öğretmenler başka okullara tayin edildi.! Ekim 1922de öğretim kadrosu yeniden oluşturulup öğrenci kayıtları yapıldı(9).

         İzmir idadi mektebinin binası hükümet konağı bitişiğinde denize bakan konumda üç katlı binadır. Birinci katında yemekhane kiler depo ve mescit vardır. İkinci katında dershaneler idare ve muallim odaları vardır. Üçüncü katında ise yatakhaneler vardır. Mektebin arkasında  mutfak ve hamam vardır. Maaşlı bir hekim ( Dr. Mustafa Nuri Efendi) ile revir de vardı. Okulun yerinin Katipzade vakfına ait olması ve halkın yardımları ile yapıldığı yunan makamlarına iletildiği halde bina işgal edilip yunan Adliye binası olarak kullanıldı.

     Volkan Gönenç’in yazdığı Küllerin altındaki İzmir (1909-1930) i,simli kitabının 41. sayfasındaki bir paragrafı aynen aktarıyorum. “Benim Gözüm hapisten çıkan ağabeylerimizi (Bezmi ve Ahmet’i) arıyordu. Acaba akıbetleri ne olmuştu? Derken yaklaşık on kadarını gördüm. Meydanın kemeraltı tarafında bir okul vardı. Okulun merdivenlerinde kimisi sırt üstü, kimisi yere serilmişlerdi. Kolları bacakları açık, kan içinde cansız yatıyorlardı. Çarpışırken okula çekilmişler ve orada şehit olmuşlardı. Milli mücadelemiz işte bu on tane kahraman mahkumla başlamış oldu.

     Ölen bu mahkum ağabeylerimizin yanlarında Rum çocuklar vardı. Hemen çocukların yanına gittim. Anlamasınlar diye  Rumca konuşuyor, güya seviniyormuşum gibi yapıyordum. Rum çocuklar ellerindeki çivilerle ölülerin gözlerini deşiyorlardı. Birbirlerine gülerek henüz soğumamış cansız vücutların burunlarını, kulaklarını çekiştiriyorlardı. Bu manzaraya daha fazla dayanamadım ve oradan uzaklaştım.”(39).

     Konaktaki eski idadi binası ise işgal sırasında yunanlılarca kullanıldığı gibi kurtuluştan sonra da 1970 ağustosunda çıkan hükümet konağı yangınına kadar İzmir adliyesi olarak hizmet verdi. Yangından sonra eski idadi binası yıktırılarak yerine çok katlı şimdiki konak kaymakamlığı ve il milli eğitim müdürlüğünün bulunduğu bina yapıldı(16).

     Liseyi yeniden kurabilmek için, müsait bina olarak Yangın mıntıkasında “ eski çalgıcı başı mevkiinde kapı ve pencereleri harap olmuş eşyası yağma edilmiş olan gündüzlü Kız Rum Okulu ( Harpte Rum Hastanesi olarak kullanılmıştı), binası seçildi.(Resim). Bu bina, 1886 yılında Rum okulu olarak yapılmaya başlanmış olan şimdiki Alsancak Devlet Hastanesinin yerindeki eski Fransız hastanesine bitişik olarak yapılmaya başlanan Rum kız okulunun bitirilemeden yıkılması üzerine, sonradan şimdiki yerinde daha büyük ölçekte bir Rum Mimar tarafından yeniden  projelendirilip gündüzlü Rum okulu olarak kullanılmak üzere planlanmış ama bitirilemeden yunan işgali olmuştur(30). 1919-22 yıllarında Yunan işgal kuvvetlerince Hastane olarak kullanılmıştır. Konaktaki Sultani Binasından çıkılıp Cumhuriyetten sonra bu Rum hastanesi binası, Lise için uygun görülmüştür. Binanın sıvaları yok bahçesi yoktu, etraf yangınlıktı. Binada yatılı bir okul olarak çalışması için gereken değişiklikler öğretmen ve öğrencilerin gayreti ile yapıldı. Birinci ders yılı bu metruk binada noksanlıklara rağmen yapıldı. İkinci yıl Binaya su ve elektrik bağlandı. 1924 yılından sonra mektebin önündeki küçük bahçe (resim) dışındaki bina enkazları ve sokaklar tesviye edilerek mektebin bahçesi açıldı. 1925-26 öğretim yılında liseye 500 metrekarelik yemekhane, mutfak, bulaşıkhane ve yatakhane yapıldı. 1928-29 yılında müdür Hilmi Erdim döneminde mutfak karşısına erzak deposu yapıldı. Okulun ön bahçesi düzenlendi. 190 metrekarelik Banyo bölümü yapıldı. Havagazı bağlandı. Ön kapıdan denize doğru olan yol açıldı. 1933-34 yılında Lise bünyesindeki orta kısım Basmane-Tilkilik cıvarında olan eski Amerikan mektebine nakledildi(41). 1936-37-38 yıllarında Rusya ve Almanyadan gelen Ders araç ve gereçleri ile Fizik ve kimya laboratuarlar kuruldu.( bu malzemeler bugün Müzemizde bulunmaktadır). 1936 yılına kadar İzmir birinci erkek lisesi olan okulumuzun bir şubesi şimdiki Namık Kemal lisesinde açıldı ve ayni eğitim kadrosu hizmet verdi. 3 Mart 1939 da bu şube İzmir ikinci erkek lisesi adını aldı. Dr. Behçet Uz’un gayreti ile metrekaresi 50 kuruştan belediyeden satın alınıp 21 Mayıs 1940 günü 32712 metrekare olarak tapuya okul adına tescil edilen bugünkü bahçe kazanılmıştır. Bu gün okulun fuar tarafındaki bahçesi İzmir yangınından sonra yanan binaların yıkıntıları ve ön bahçesi de bugünkü cumhuriyet Meydanın kadar yanmış ve yıkılmış yağmalanmış boş arazi halinde idi(resim 2,3). İlk İzmir imar planı yapıldıktan sonra bugünkü hudutlar belirlenmiştir. Deniz tarafındaki bahçeye önce  3 derslikli pavyon yapılmıştır. Müdür Enver Demir döneminde bu pavyonlara 12 derslik olacak şekilde ilave pavyonlar yapılmıştır(28). Basmahaneden Gündoğdu meydanı, Alsancak tekel tütün fabrikası ve Kıbrıs Şehidleri caddesine kadar olan arazi, şimdiki Namık kemal lisesinin yerine kadar hep yangın sonu oluşmuş bina yıkıntılarının kalıntıları ile kaplı boş arazi idi(Resim 4). İlk imar planından sonra belediye bu arazileri isteyene metrekaresi 25 kuruştan satılığa çıkardı ama satılmadı (bu arazilerin satılığa çıkarılışını ben babamdan işittim, çocukluğumda bu boş yıkıntılar arasında oynadığımızı hatırlıyorum.). Önce şimdiki Efes Otelinin yerinde sonra da Şimdiki fuar alanı panayır yeri olarak düzenlendi. Talatpaşa bulvarı ve Mustafa bey caddesinde, tek katlı bahçeli binalarının yapılışını da biliyorum, buralarda kendi çabamızla açabildiğimiz düzlüklerde mahalleler arası futbol maçları oynadığımızı hatırlıyorum.

     1923 yılında öğretmen ihtiyacını karşılamak için Darülmuallimat (kız) ve Darülmuallim (erkek) öğretmen okulları yeniden açıldı. Kız Muallim mektebi Karşıyakadaki binasında Erkek Muallim mektebi de Karataştaki Şimdiki Kız Lisesinin olduğu binada öğretime başladı. Okulun ilk müdürü Hikmet Türk ikincisi Refet beydir.

     1 Kasım 1928 de harf inkilabından sonra 1929 yılının başından itibaren İzmirde de Millet Mektepleri açılmış herkes yeni harflerle okuma-yazma öğreniyordu. Ülke nüfusunun %90ının okuma yazma bilmediği bu dönemde Okulumuz binası ve öğretmenleri bu kampanyada da çalışmıştır. Başarılı olanlara fotoğraflı Millet mektebi şahadetnamesi veriliyordu. Harf inkilabı sırasında Maarif matbaasının müdürlüğünü yapan Naci Kerman’ın Atatürk ile ilgili bir hatırasını Çetinkaya Apatay şöyle nakleder” Yağmur ve benzeri Türkçe kelimelerin yazılabilmesi için –g- harfinin nasıl yumuşatılacağı tartışılırken odaya Atatürk girer, ne tartışıyorsunuz deyince sorun ona da aktarılır, o da çok kolay –g- nin üzerine bir kaş koyun, benim kaşımı koyun  o da yumuşar… diyerek sorunu çözerler. A harfinin üzerine konan kaş ile de Kar ile Kar-(kazanç) arasındaki anlam farkı da çözülmüş olur(36). Harf devriminden evvel arap harfleri ile ülkede okur yazarlık oranı %10 iken, 2012 istatistiklerine göre 75 627 384 olan nüfusumuzun %93ü okur yazar olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki 12400000insanın %2.71i okur yazar iken 1927 de 7 yaş üzerindeki nüfusun %10.5i okur yazardır(38).

      İzmir erkek lisesinin müdürü Hilmi Erdim, Matematik öğretmeni ise İzzet Somer Muallim mektebine de derse gidiyorlardı. 27 Mayıs 1935 gününe kadar Hafta sonu tatili Cuma iken o gün hafta sonu tatili Pazar gününe alınmıştır. Programda Pazar günkü fizik dersinde sınav olacağı planlanmış iken tatil olunca sınav sonraki derse kaldığı için öğrenciler sevinmiş ve çalışmak için daha çok zamanları olduğundan birçok öğrenci bu değişikliği hatırlar.

     1936 yılında İzmir Erkek muallim mektebi  Balıkesir’e nakledilmiş ve İzmir’deki bu bina İzmir Kız lisesine tahsis edilmiştir. Kız lisesinin binası da İzmir erkek lisesinin şube binası olarak kullanılmaya başlamıştır (Şimdiki Namık Kemal lisesinin bulunduğu bina). Lise ve şube olarak iki binada hizmet 3 yıl sürmüştür. Muallim mektebinin öğretmen kadrosu da İzmir Erkek lisesine tayin edilir. 1950yılından sonra okulun çevresindeki yüksek duvarlar yarıya kadar indirilmiştir. Ön bahçedeki 3. sınıf öğrencilerinin derslikleri olan pavyonun yanına, Hilmi Erdim ve Abdurrahman bey adlarıyla iki pavyon daha yapılmıştır. Arka bahçeye Rıdvan Nafiz Edgüer Pavyonu yapıldıktan sonra okul pilot lise olmuştur.  1967 de Ali Kemal Görgülünün atanması ve cumhuriyetin 50ç yılında BMC pavyonu yapılmıştır. 1984-93 döneminde Müdür Hasan Özdemir Okula bilgisayar laboratuarı kazandırmıştır. Son olarak belediye Çevre duvarlarını bugünkü şekle getirip park yerine giriş ve çıkışı, okulun Şimdiki Atatürk lisesi, 1888 de Rüstiye Mezunlarını kabul eden 5 yıllık İzmir İdadisi olarak kurulmuş ve 1890 da 7 senelik idadi, sonra da 29 Ekim 1910da İzmir Sultani mektebi olmuş, 1922-1923 ders yılı sununda da Sultanilerin adı Lise olunca İzmir Erkek lisesi adını almıştır. Cumhuriyet Döneminin ilk Müdürü Rıdvan Nafiz bey dir. İkinci Müdürü de ayni zamanda tarih öğretmeni olan Mithat Oksancak olmuştur. 1928 yılında Mithat bey Ankaraya tayin edilince yerine Hilmi Erdim gelmiş ve 16 yıl müdürlük yapmıştır. Nuri Tozkoparan da Baş muavin olmuştur. Atatürk’ün lisemizi ilk ziyareti 15 Ekim 1925 yılında(23), ikinci ziyareti de 1 Şubat 1931 yılındadır(41). O yıllarda yurt dışına yetiştirilmek için öğrenci gönderme sınavlarında hep İzmir Atatürk lisesi mezunlarının öne çıktığını gören Atatürk okulumuzu ilk defa 11 Ekim 1925 günü Reddi İlhak İlk okulunu ziyaret etmiş, sonra da yurt dışına gönderilen başarılı öğrencilerin okulunu görmek istemiş ve Lisemizi 15 ekim1925 te ziyaret etmiştir. 1931 yılındaki gelişinde 1 Şubat günü bir matematik dersini izlemiştir(resim)(17,42). 27 Mayıs 1935te hafta sonu tatilinin cumadan Pazar’a alındığı sene Pazar gününün tatil olması nedeniyle  yapılamayan fizik sınavına çalışmak için öğrencilerin zaman kazanması Okulun MATEMATİK ÖĞRETMENİ Halim Erker’in hayatını anlatan, Yücel İzmirlinin kitabında(13) bahsedilmektedir.

     İlk ikisi şimdiki Mithatpaşa sanat okulunda yapılmış olan 9 Eylül sergileri, 9 Eylül 1933 günü tören bitiminde şimdiki Büyük Efes otelinin bulunduğu yerde eski yangın yerlerinin üzerine yapılan sanayi ve ticaret pavyonlarındaki 23 yabancı ve 150 yerli kuruluşun açtığı sergi yerleri ziyaret edildi. 1934ten sonra ise okulun şimdiki yeri imar planı ile saptanınca okulun önündeki arazi de okula bırakıldı. Önce daha küçük bir alan bahçe olarak kullanıldı sonra Şimdiki sınırlar saptandı ve 2.5 metre yüksekliğinde taş duvar ile çevrilerek okulun gündüzlü ve yatılı öğrencilerinin emniyeti sağlandı. O yıllarda bu yanmış yıkılmış yerler geceleri emniyetli sahalar olarak bilinmiyordu. Çocukluğumda bu alanlara gündüz bile yalnız olarak gitmeye korkardık.

     1937 yılı ekim ayında Halim Erker İzmir erkek lisesine Matematik öğretmeni olarak atanır. Öğretmenler Şubede de (şimdiki Namık Kemal lisesi)  ders verirlerdi. Bu yıl Halim Erker  Okulda öğrencisi olduğu İzzet Soner, Akif Bibioğlu, Şekür Çağatay ve Vahap Akmandor ile birlikte matematik öğretmeni olmuştu. (İzzet Soner 1947 yılı sonuna kadar İzmir Atatürk lisesinde kalmış, sonra İstanbul üniversitesine nakletmiştir. Lise 1 de ben de İzzet Soner’in öğrencisi olmuştum.). Bu dönemde Fizik öğretmeni İlhan Tınaz, kimya öğretmeni Selahattin Özyar, Halim bey, edebiyat öğretmeni Fuat Edip Baksı ile birlikte görev yapmışlardır. İzmir Erkek lisesinden mezun olup öğretmen olduktan sonra gene bu okulda öğretmenlik yapanlar arasında Necati Cumalı, Halil Onuralp, İzzet Soner, Süleyman Tuser. Ziya Yamanlar, Fuat Uğural, Haydar Candanlar, A. Naili Özeren, Necati Çiftçi, Esat Çınar, Hüsnü Hazarhun, Zeki Baran, Niyazi İnaler, Sıtkı Şükrü Pamirtan. Kemal Özerdim. Ali Ülgen, Mecdi Başkut sayılabilir(13).

 

İDADİ-SULTANİ-LİSE

 Binalarının tarihçesi

İzmirde ilk Rüştiye 1875te açılmış olup ancak on sene sonra 1885te idadiye dönüşmüştür, ama binanın yapımı üç yıl sürdüğünden ancak 1888 yılında açılabilmiştir. İlk yıl 120 öğrenci kaydolmuştur. Aydın Vilayeti Salnamelerine göre 163 gündüzlü öğrenci,1890 da 37 yatılı öğrenci eklenerek 200olmuştur. 1910 yılına kadar gittikçe artarak 493 öğrenciye ulaşmıştır. İzmir idadisinde 1895 yılı ile 1910 yılları arasında 23-30 çeşit ders okutulduğu ve 15-17 muallim görevli olduğu anlaşılmaktadır(14).  İzmirde açılacak Sultani için Karantina semtinde 18000 liraya mal olan binada (şimdiki Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi binası) ve 1876 yılında açılması planlanmış ise de yeterli öğrenci bulunmadığı için açılamamış ve bu bina 1891 yılında Mektebi Sanayiye devredilmiştir. 1884 yılında idadilerin yapımı için yeni bir vergi konarak gelir sağlanmış ve İzmir idadisi de Konak meydanında hükümet konağına bitişik olarak yapılan binada 23 Temmuz 1886da ilk üç sınıf için yeterli öğrenci kaydedilerek 3 sınıflı olarak açılmıştır, birinci sene sınıfı iki derslikli olmak üzere üç derslikle oluşmuştur. Bu öğrencilerin hepsi gündüzlüdür. İdadi’nin İlk müdürü de Tarih öğretmeni Abdurrahman beydir, 1887de 5 sınıflı olmuş ve 1889da ilk mezunlarını vermiştir(9,18). Menemen, Bergama, Çeşme, Urla, Tire ve Ödemiş halkının 17 Aralık 1887 tarihli padişaha başvurusu üzerine 27 Temmuz 1888de irade-i seniye çıkmış yatılı öğrenciler için gerekli malzemelerin tamamlanması ile de Ocak 1889 da 75 yatak kapasiteli yatılı okul olmuş, 1890 yılında 7 yıllık ve yatılı olarak çalışmaya başlamıştır. 1891de yatılılık kapasitesi 150ye çıkarılmıştır, ve Rumca da ders olarak okutulmaya başlanmıştır. 1892 tarihli tebliğde taşra idadilerinin 5 veya 7 yıllık olacağı öngörülmekte idi. 1901 yılında İzmir İdadisinde Ziraat ve ticaret şubeleri açıldı. 16 ekim 1910 yılında 7 yıllık idadilerin Sultaniye dönüştürülmesi esnasında İzmir idadisi de, İzmir Mekteb-i Sultanisi adı ile eğitime başlamıştır, idadinin başlangıcından itibaren Fransızca dersleri de vardı(18). Ahmed Adnan Saygun’un müzik hocası İsmail Zühtü, Balkan harbi bittikten sonra  öğrenime açılan ittihat ve terakki numune okulunda müzik öğretmenliği yapmış-bu okul yunan işgali sırasında kapatılan Konak idadisinin öğrencilerinin nakledildiği Hilal idadisidir- daha sonra Dumlupınar ilkokulu olmuş 2005 yılında yanmış şimdi yıkık halde arap fırını sokağında (442.Sk.) duruyor(25). Bu binanın belediye tarafından restore edilmesi kararı alınmış ama henüz uygulamaya geçilmemiştir. Maarif vekaletinin bütçesine 1911 yılında 10000 Osmanlı lirası ödenek konarak Sultani okuluna yeni bir bina yapılması kararlaştırılmış olmasına rağmen dönemin politik durumu bunun gerçekleşmesine engel olmuştur(18). 1913 yılında İttihat ve Terakki Numune mektebi öğrencileri arasında Ahmet Adnan Saygun da İsmail Zühtü’nün öğrencisi olur. İttihat ve terakki numune mektebi 1919 da Hilal sultanisi adını alır(25). Bu okul 7 yıllık İzmir idadisidir. İzmir Sultanisi, 15 Mayıs 1919da yunan işgalinden sonra önce okula yunan askerleri yerleştirildi ve Yunan işgal komiserliği binası olarak kullanıldı(17). Yunanlıların tayin ettiği genel vali ve onun emrinde çalışan fevkalade komiserlik binayı teslim alıp adliye binası yaptılar. 13 Eylül 1920 de okula öğrenci kaydı yapılmış, fakat Yunan fevkalade komiseri M.Gonorakli’nin kesin emri ile binada eğitime izin verilmeyip, öğrenciler Hilal idadisine- Zükür(ERKEK) idadisi-sultanisine kayıtlarını yaptırıp öğrenimlerine orada devam ettiler. Bu bina cumhuriyet döneminde Dumlupınar İlkokulu olarak daha sonra da Milli eğitim müdürlüğünün satın alma bürosu oldu 2000li yıllarda da yandı. Şimdi Restorasyon için bekliyor(18,25). Konak hükümet konağı yanındaki İzmir idadisi binası, işgal yıllarında Yunan kuvvetleri tarafından kullanıldığı için, 1 ekim 1922 de, yunan işgali döneminde 1920-21 yıllarında Rum Okulu olarak yapılan ve işgal döneminde Rum Hastanesi olarak ta kullanılan ve yağmaya uğramış tahrip edilmiş olan, binaya taşınmaya karar verildi. Bu okul 1909 yılında inşaatına başlanılmış ve 1912 yılında eğitime açılmış, Rum kız okulu idi. Taşınılacak olan bu bina, yanan İzmir’in yanmadan önce Çalgıcıbaşi semti diye anılan semtinde idi. Yangından evvel Saint John Katolik Katedralinin önündeki Cathedral Sokaktaki. Kilisenin arkasında ve okulun önündeki (batısındaki) Fulyas sokak, okulun kuzey doğusunda Büyük boyahane Sokak. Önündeki (kuzey doğusunda) Adliye Caddesi 1905 yılında sigorta şirketlerinin kullandığı harita üzerinde belirtildiği yerde görülmektedir(plan resmi ). Binanın betonarme hesapları ve müteahhitliği Demosthane Kiokpas adlı Fransız firmasına yaptırılmıştır. Bu dönemde “Ecole Centrale de Jeunes Filles” –Rum Merkezi Kız okulu- eğitim yağmakta idi.(31,32). Bu Okul daha önce 1830 yılındanberi Agia Photini kilisesinin yanında idi, 1887 yılında Rue de Roses sokağında inşa edilen binada eğitim vermeye devam etti. Bu sokak günümüzde Şehit Nevres bulvarının bulunduğu yerde kordona doğru üzanan yol idi. Bu okul 1900 yıllarında Rue Adlie (adliye sokağı) ye taşındı. İşte bu yerde  1909 yılında Atinalı mimar P.Karathanasopoulos tarafından tasarlanarak yapıldı(33,34,35).1922-1923 ders yılı sununda da Sultanilerin adı Lise olunca okulumuz İzmir Erkek lisesi adını almıştır. 1923 yılında Okul binasının dış sıvaları bile yoktu(resim  ). Şimdiki ön ve arka bahçe de yoktu. Buraları İzmir yangınından sonra yangın artığı yıkık binalarla dolu yangınlık halinde idi. Vakfımızın şimdi müze yaptığı ve bir süre okul müdürü için lojman olarak kullanılan bina da, yanmayıp kalan bir binadır. 

          İzmir’in Kurtuluşundan sonra İzmir Sultanisinin yeni kadrosu Vasıf Çınar beyin Milli Eğitim müdürlüğünde (Rıdvan Nafiz, Esat, Selahattin, Mithat, Hilmi, Nazmi,  Hayri, Nuri) öğretmen kadrosu oluştu ve 1 ekim 1922de öğrenci kaydın başlanarak Ekim sonunda da eğitime tekrar başlandı(9). Bu esnada konaktaki bina yetersiz kalınca daha büyük bir bina aranır. İşgalden önce İzmirdeki Rum halkının ihtiyacına yeterli olmayan Rum Kız okulu ( bu okul şimdiki Alsancak devlet Hastanesinin  Acil servisi olan eski Fransız Hastanesinin yanında idi) 1871 yılında kurulan Linardopoulo isimli bu rum  okulunun (30), genişletilmesi amacıyla Atatürk lisesinin şimdiki yerinde 1909 yılında yapılmaya başlanan ve 1912de biten, Yeni Rum kız okulu binasıdır (34). Bu yeni bina İşgal yıllarında Rum Hastanesi olarak kullanılır. Kurtuluştan sonra bu Rum Kız okulu binası İzmir Sultanisi için türk yetkililerce uygun görülür. Ekim 1922de dersler burada başlar, iki ay sonra da okulun yatılı bölümü de açılır(9). 1923-24 öğrenim yılında binaya su ve elektrik şehir şebekesinden bağlanmıştır. Lise bünyesindeki iptidai kısım Basmanedeki eski Amerikan mektebine nakledilerek liseye alan kazandırılmıştır. 1923-28 yılları arasındaki ilk beş yılda bu enkazlar kaldırılarak okula bahçe kazandırıldı. 1929 da ön bahçedeki park yapıldı. 1925-26 öğretim yılında yemekhane ve mutfak ile 4 adet yatakhane yapılmıştır, okul bahçesi büyütülmüş şimdiki alanı bulmuştur. Bahçe hudutları o dönemde yüksek duvarlar ile çevriliydi, çepeçevre çam ağaçları da o dönemde dikilmiş ağaçlardır(resim). Sadece deniz tarafında kapısı vardı. Bu kapıdan Cumhuriyet meydanına doğru denize kadar olan alan da yanmış ve yıkılmış binaların enkazları ile dolu idi. Lozan meydanına bakan taraf ise çepeçevre 3.5 metre yükseklikte duvar ile çevrili idi. Etrafı yanmış ve yıkılmış boş arazi olması nedeniyle, öğrencilerin emniyeti açısından gerekli olan yüksek duvarların ve çam ağaçlarının da bu dönemde dikilmiş olması muhtemeldir. 1928-29 eğitim yılında yemekhanenin karşısındaki arsaya 5000 lira harcanarak erzak deposu yapılmıştır. Okulun deniz tarafındaki kapısının karşısındaki yol denize kadar yapılmış ve Belediyenin yardımı ile ön bahçe park haline getirilmiştir. Okula havagazı bağlanmıştır, ve 1930 yılında 13500 lira harcanarak şimdiki yerinde öğrenciler için banyolar yapılmıştır,(şimdi 2012 yılında bu banyoların olduğu yere yeni bir yurt binası ve banyoları Eğitim vakfı aracılığı ile eski bir okul mezunumuzun sponsorluğu ile yapılması planlanmış izinleri alınmış, yapımına 2013 yılında başlanartak 2014 yılı ekim ayına açılışı yapılacaktır.) Okulun ön kapısı ile denize kadar olan yıkık alanda şimdiki yol yapılmıştır. 1930-31 ders yılında 15000lira harcama ile 14X52.5 metre boyutlarındaki kapalı teneffüshane-spor salonu yapılmıştır. Okul bahçesindeki su kuyusuna, su pompası konmuştur. 1931-32 yılında Halkapınar suyu bağlantıları tamir edilmiştir. Bina artan öğrenci sayısına yetmediği için 1933-34 eğitim yılındaTilkilik semtindeki eski Amerikan mektebinde şube niteliğinde orta kısım nakledilmiştir. 1935 yılında 500metrekarelik şimdiki yemekhane yapılmış, 700metrekarelik jimlastik solonu ve 190 metrekarelik banyolar bölümü yapılmıştır(29).1936 ders yıllarında Rusya ve Almanyadan okulun ihtiyacı olan ders araçları getirilerek Fizik ve Kimya laboratuarları düzenlenmiştir. Son sınıflar için bugün pavyon diye nitelenen ve önce 3 sınıflı şekli ile benim de okuduğum 1948-49 yılında son sınıfların dershaneleri idi. Daha sonraları bugün Abdurrahman bey pavyonu olarak bilinen kısım ilave edilmiş ve eski 3 derslikli yapının adı da Enver Demir pavyonu olmuş,  halbuki bu 3 derslikli pavyon Enver Demirden önce de vardı. Gene 1936-37 ders yılında ikinci bir erkek lisesi, açılmıştır. (Günümüz kız lisesinin bulunduğu binada hizmet veren İzmir Erkek öğretmen okulu Balıkesir’e nakledilince o binaya şimdiki Namık Kemal lisesi binasında olan Kız lisesi nakledilerek boşalan bu binada da İzmir Erkek lisesinin Şubesi yerleştirildi. Bu şube  3 Mart 1939 tarihinde İzmir İkinci Erkek Lisesi adını aldı. 1942 yılında Birinci erkek lisesi Devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün okulu ziyaretinden sonra Atatürk Lisesi adını alır. İkinci Erkek lisesi de İnönü Lisesi adını alır. Okulun Ana binasının önüne üç derslikli son sınıflar için olan üç sınıfa ilave olarak 1950li yıllarda bu ek pavyonlar ilave edilerek büyütüldü. Daha Sonra derslik ihtiyacı nedeniyle bu Pavyon şimdiki şekle sokularak 13 sınıflık bir Pavyon oldu. Ben 1949 yılında Atatürk lisesi fen kolunda bu üç sınıflık pavyonda okuyarak 3 yılda mezun oldum. O Yıldan sonra liseler 4 yıla çıkarıldı. 1954-55 eğitim yılında tekrar 3 yıllık program uygulamasına geçildi. 1970li yıllarda Ali Kemal Görgülü’nün müdürlüğü döneminde BMC pavyonu ilave edildi ve Kapalı spor salonu yeniden tanzim edildi. Hilmi Hadımoğlu’nun müdürlüğü döneminde  iki adet Artezyen açılarak okulun su sorunu halledildi. Okula yeni trafo yapılarak elektrik sorunu çözüldü. Ön bahçeye çim sahalar yapıldı. Basketbol sahaları yapıldı. Kapatılma kararı alınan pansiyonun yeniden faaliyeti sağlandı. 1991-92 eğitim yılından itibaren okulumuz kredili sisteme geçmiştir. 1992 yılına kadar düz lise olarak hizmet verdi. 1993-94 eğitim yılından itibaren 1998yılına kadar yabancı dil ağırlıklı hazırlık sınıfı olan süper lise oldu. 1998-99 eğitim yılında Anadolu lisesi statüsüne geçti ve 2000 yılında kız öğrenciler de alınmaya başlandı. İrfan Urhan’ın müdürlüğü döneminde 2004 yılında okula teknoloji sınıfı kazandırılmış bilgisayar laboratuarı tam donanımlı hale gelmiştir, otopark girişleri elektronik ortama taşınmış, bariyerli otomasyon uygulaması başlatılmıştır(18). Halen bu statü devam etmekte olup liseler için yapılan SBS sınavlarında en üst seviyedeki öğrencilerin kaydolabildiği bir okul olarak bilinmektedir.  Okulumuz 1998-99 yılında Anadolu lisesi statüsüne geçmiş olmasına rağmen adının özelliğinden dolayı Anadolu kelimesi adında kullanılmamaktadır. MEB izniyle tarihi değerlerinden dolayı Yayınlanan genelge ile Yönetmeliğe göre “Konak Atatürk Anadolu Lisesi” yerine İzmir Atatürk Lisesi ismi ile adlandırılması bildirilmiştir, adında Anadolu ibaresi kullanılmamaktadır(19).

2000 yılından buyana Kız-Erkek Karma eğitim yapılmakta olup Erkek öğrenciler için yatılı kısım da vardır. Sabahtan akşama kadar tekli eğitim yapılmaktadır. Her yıl 300 öğrenci için 10 sınıf açılmaktadır.  Dört ana binada 52 derslik vardır. Okulda iki adet Fizik. bir adet kimya, bir biyoloji olmak üzere dört adet fen bilimleri, bir adet tam donanımlı bilgisayar laboratuarı vardır(19). Son 10 yıldan beri yatılı öğrenci kapasitesi 140 olarak çalışmaktadır, anabinanın 3. katı eskiden olduğu gibi yatakhane olarak kullanılmaktadır(21).

            Halen Lise eğitimi 4 ana binada yapılmaktadır.  Modern bir mutfak ve yemekhanesi vardır. Kütüphanede 16265 kitap vardır. Bir kapalı spor salonu, iki adet suni çimli futbol sahası ve 5 adet basketbol sahası vardır. ATALEV eğitim (Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı) vakfının, Kapalı spor salonunun yarı alanı kullanılarak 1990 da yaptırdığı alttan ısıtmalı, mezunların bir cumhuriyet altını karşılığında koltuklarına isimlerini yazdırdıkları, 300 kişilik Kapalı konferans ve gösteri salonu vardır.

             Okulun çevresindeki  eski yüksek duvarlar 1950 lili yıllarda Enver Demir’in müdürlüğü döneminde bu duvarların Lozan meydanına ve Mustafa Necati Bey bulvarına bakan bölümü alçaltılıp yarıya indirildi, sonra belediye bu duvarları üzerine saçtan perdeler koydu, sonra da otoparkla birlikte şimdiki şekline dönüştürüldü. Bu dönemde okul bahçesine şimdiki Atatürk Büstü Yapıldı. Hilmi Erdim ve Abdurrahman bey pavyonları ile Rıdvan Nafiz Edgüer binası yapıldı. Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle Müdür Ali Kemal Görgülü döneminde kütüphane, lisan ve fen laboratuarlarını içeren BMC binası yapılırken, Kilise tarafındaki yüksek duvarlar da alçaltıldı. Müdür Atilla Güner döneminde Rıdvan Nafiz Edgüer Pavyonunun altındaki kapalı teneffüshane Gazi İlk okuluna bağlı Ana okulu olarak hizmet verdi. 1984-93 yıllarında müdür Hasan Özdemir döneminde  bir futbol sahası ve  21 ünitelik bilgisayar laboratuarı hizmete girmiştir. 2000 yılında ise Lozan meydanına bakan şimdiki kapı ve duvarların üzeri şimdiki demir parmaklıklı şekle İzmir belediyesi tarafından çevrildi ve bahçenin bir kısmı spor alanları, kalan kısmı da otopark olarak kullanılmaya başlandı. 

Lisemizin 100. yılı kutlamaları İzmir televizyonunun Cumartesi 13 adlı programında İzmir’de olan ve Akademik kariyer ve Bürokrasinin son basamaklarına çıkmış mezunlarımızın katılımı ile kutlanmıştır. Ayrıca Milli piyango idaresi 29 Mart 1988 günkü çekilişte biletlerin üstüne okulun resmini koyarak özel çekiliş yapmıştır. 100.yıl için çok kapsamlı bir albüm çıkarılmasına çalışılmış bilgi ve belgeler toplanmış fakat sponsor sağlanamadığı için basılamamıştır. Fakat Toplanan bilgiler Vakıf arşivinde saklanmaktadır. Öğrencilerin 100.yıl andac’ı çıkmış ve her yıl yenisi çıkmaya devam etmektedir.

             Okuldaki Dernek ve Vakıf Çalışmaları

İdadi döneminde 23 Eylül 1908 devrimi sonunda öğrencilerin  Nevresidegan (gençlik) Maarif cemiyeti adıyla bir dernek kurdukları ve ayni adı taşıyan bir de gazete çıkardıkları kayıtlardadır(9,18). Öğrencilerin derslerini ihmal ettikleri, öğrencilere yakışmayacak bazı hareketlerde bulundukları gerekçesi ile Ocak 1909 da bu dernek kapatıldı ve Müdür Yusuf Riza efendi görevinden alındı(9).

İzmir erkek lisesinden yetişenler cemiyeti 1928 yılında müdür Hilmi Erdim, Tarih öğretmeni Mithat Oksancak ve Kabataş lisesi Matematik öğretmeni Fuat Arsan tarafından Merkezi İzmir erkek lisesi olmak üzere  “İzmir lisesinde Yetişenler Cemiyeti adıyla” kurulmuştur. İlk yönetim kurulunda Dr. Suat bey, Tüccar Safa bey, Öğretmenlerden  Necati, Rahmi ve Hilmi beyler görev almıştır. 1931-32 yılları için iki yıllık albüm çıkarılmıştır(18). Mezunlara yardım için İstanbulda 1933 yılında  “İzmir Yurdu” adıyla Nuru-Osmaniyede 10 yataklı olarak bir yurt açılmıştır. 1934 yılında Beyazıt semtinde Nur-u Osmaniye Caddesi üzerindeki bu bina da EGE YURDU adıyla 30 yataklı olarak Şehzadebaşında bir yurt oldu. 1939 yılına kadar İstanbul Şubesi tarafından yönetilen Yurt tüzükteki bir değişiklik ile İzmir Merkezden yönetilir oldu. Merkeze bağlı Yurt müdürlüğü oluşturuldu. 1949 yılı kongresinde derneğin adı “İzmir Atatürk Lisesinde yetişenler Cemiyeti” oldu. 1958 yılında istanbulda okuyan lisemiz  öğrencileri ile eski mezunlar bir araya gelerek derneğin İstanbul şubesini oluşturdular. Merkezin İstanbul şubesine verdiği 1000lira borç ile işe başlandı. Çaylar ve geceler tertip edilerek para toplandı. Amaç istanbulda bir yurt kurmaktı. İstanbul ve İzmir belediyelerinin yardımı ile beyoğlunda hazineye ait 1012 metrekarelik arsa 2500liraya alınmış fakat derneğe tahsis edilen  bu arsaya bina yapılamadı(28). Seneler içinde bu arsanın zorunlu vergileri ve bakımı yapılamayınca 1981 yılında genel kurullarını yapmakta yeterli üyeyi bir araya getiremeyen derneğimiz son Yönetim kurulu başkanımız Avukat Avni Leblebicioğlu’nun ve benim de yönetim kurulunda olduğum genel kurulu yeterli çoğunluk ile toplanamadığımızdan Derneği de kapatıp yasal işlemleri başkan Avukat Avni bey yapmıştır. Derneğin yasal mührü Okul müdür baş yardımcısı Erdoğan beyde olduğunu ve bu mührün 2012 Mayısında açılacak olan Eski müdür evi şimdi Atatürk lisesi Müzesi olan binada gösterime sunulup korunacağını kıdemli müdür yardımcımız Erdoğan beyden öğrendim. 

Bundan sonra okul mezunlarını yine, bir araya getirmek için pilav günlerinde konuşmalar ve desteklemeler yapılmış ama ancak 1984 yılı pilav gününde yemekten sonra okul müdürü Doğan Kutlu’nun tahsis ettiği bir dershanede emekli öğretmenler ile birlikte eski mezunlar toplanıp İzmir Atatürk lisesi eğitim vakfı’nın kurulması için karar verildi ve müteşebbis heyet oluşturularak vakıf senedinin hazırlanması istendi. Bu toplantıya katılanlar: Nazım Beyhan, Kemal Özerdim, Ahmet Kantar, Garra Sarmat, İskender Özturanlı, Haluk Baykent, Kadri Subay, İsmail Hakkı Onat, Nejat Atatuş, Muammer Yurdakul, Erol Mavi, Rahmi Ayhan, Necdet Göktepe, Latif Çağlayan, Yılmaz Özcanlı, Salim Zeytinoğlu, Mehmet Füzün, Vecdi Özsöz, Ali Enveri Ege, Mehmet Arslanalp, Enver Haydaroğlu, Onur Postacı, Koray Derman, Atilla Zağpuş, Hakan Durmuş Postacı, Önder Tunçalp, Ömür Önder, Seyfettin Yazgan, Emin Derman, Fikret  Zühtü Ural, Erkan Sutekin, Fevziye Ertuna, Mustafa İlhan Soysal, Baha Taneli, Mustafa Topaç, İlyas Oral, Yalçın Oktay, Ertuğrul Mutlu, Atilla İşyar, Ercan Gülgeze, Efe Erginer, Enis Dinçeroğlu, Hüseyin Demirbağ, Hanifi Caner, Mehmet Caner, Şenol Birol, Cevdet Atilla, Zeki Ar, Emin Akyürekli, Erdoğan Acarlar, idi.

             Hazırlanan vakıf senedi Noterlikte bir gün içinde İmzalanması zorunlu olduğundan o gün noterde senedi imzalayabilenlerin adı senede kurucu olarak yazılabildi. İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 30.12.1985 tarihinde tescil edilen vakıf senedinin. Geçici 1. maddeye göre de vakıf ilk genel kurulunu yapıncaya kadar geçici yönetim kurulu şöyle oluştu: Haluk Baykent, Necdet Göktepe, İskender Özturanlı, Baha Taneli, Nazım Beyhan. İlk genel kurul yukarıda sayılan kurucu üyelerin katılımı ile 30.4.1986 da yapıldı ve ilk seçilmiş yönetim kurulu, Haluk Baykent, Necdet Göktepe, Nazım Beyhan, Rahmi Ayhan, Baha Taneli, Ahmet Kantar, Fikret Ural ve okul Müdürü Hasan Özdemir den oluştu. 1990 yılında eski jimlastik salonunun Basketbol ve Voleybol sahalarına yetecek kadar kısmı bırakılıp kalan bölümü bugünkü konferans ve sosyal etkinlikler salonu olarak alttan ısıtmalı sistemle Necdet Göktepe’nin mühendislik ve teknik eleman desteği ile ve Necdet Özbelge’nin o dönemde istanbulda kapanan sinemaların koltuklarını alması ve Necdet Göktepe’nin bunları İzmire kamyonları ile taşıması, mezunlarımızın maddi ve Manevi katkıları ile ve bir cumhuriyet altını karşılığı bağış yaparak koltuk satın alan mezunlarımızın isimleri koltuklara konarak Okulumuz mezunu Murat Özdemir’in müteahhitliğinde yapıldı. İleriki bir tarihte koltukların tamiri sırasında bu isimler çıkarılmış ve bir liste halinde Salona asılmış idi. 2010lu yıllarda bu listeyi de Salonda değil bahçe tarafından girişte sağa dönerek konferans salonuna girerken sol tarafta liste halinde görüyoruz. Ayni kapıdan çıkarken karşınızda listeyi görüyorsunuz.

             21.03 1990 tarihinde okul müdürlüğüne verdiğimiz bir yazı ve bu yazımızın Milli eğitim müdürlüğüne ve Valiliğe ileten okul Müdürümüz. Valilik onayı alarak,” var olan jimlastik salonunun temelden güçlendirilip onarılarak, sahne arkası düzenlemesi yapılarak konferans ve diğer etkinlikler için kapalı alan yapılması kararlaştırılmıştır. ”Bu işi Okulumuz mezunu Murat Özdemir yüklenmiştir. Yeterli parasal desteği sağlayamamış olmamıza rağmen yüklenici Sn Murat Özdemir hiçbir yakınma göstermeden geç te olsa işi Necdet Göktepe’nin yardımları ile bitirmiştir. Bu bina İzmir Milli eğitim müdürlüğü ve Konak kaymakamlığının izni ile değişik kurum ve kuruluşlara kullandırıldığı görülerek valiliğe başvurulmuş ve Valiliğin bilgisi ve imzası alınmadan salonun başka amaçlarla hiçbir kurum ve kuruluşa verilmemesi sağlanmıştır.

             Vakıf Başkanlığından ayrılıp Unursal Başkan seçilen Avukat Haluk Baykent yerine.1996dan 2006 yılına kadar Avukat Şener Birol Başkanlık yapmış, Yönetim Kurulunda da, Atilla Börühan, Fikret Ünal, Rıdvan Gürkaynak, Hasan Aktaş, Tuna Baran, Necdet Özbelge, Burhan Demirbilek, Erkan Sutekin, Halit Özboyacı, Prof. Dr. Erdal Apaydın, Azam Yumrutaş, Hamit Şentürk, Sedat Topaloğlu, Levent Erol, Emir Toktaş, Malik Sezen, Behzat Aydilek, Emin Selçuk Botsalı, Naci Öktem, Nail Yüce, Abdurrahman Atalar ve Okul Müdürü Hilmi Hadımoğlu görev almiş, Denetim Kuruluna da  Prof. Dr. Baha Taneli, Av. Burhan Güneş, ve Mustafa Topaç seçilmiştir. 2006-2012 yılları arasında da Prof. Dr. Rafet Kılınç Başkanlığında, Akif Ersezgin, Prof. Dr. Şaban Eren, Av. Behzat Aydilek, İsmail S.Akçura, Fevzi Gezginer, Emir Toktaş, Av. Sedat Topaloğlu, Hamit Şentürk, Prof. Dr. Erdal Apaydın, İhsan Tutum, Av. Ö.Bilhan Savran, Av. Ozan Dora, Eczacı Doğan Efe, H. Cem Kabaklı, Tevfik Türk, Dr. Cenert Alptekin, Hasan H. Aktaş, Feyzi Özcanlı, Fatih Özsümer yönetim kurulunda görev almışlar, Denetleme Kurulu bu dönemde de göreve devam etmiştir. 2012-2014 dönemi için Şehir Planlamacısı İhsan Tutum Başkanlığında Fevzi Gezginer, Tevfik Türk, Hakan Şarap, Doğan Efe, Fatih Özsümer,  Öğretmen  Selma Kırdı, Bilgisayar Müh. Hünkar Göçen, Alp Ersoy, Serhat Özvan görev almıştır. Denetlemer Kurulunda da Prof. Dr. Baha Taneli, iktisatçı Kadir Bahçeci, Mali Müşavir  Mustafa Yücel görev almıştır. 12.04.2014 tarihinde yapılan seçimde Hsan Tutum, Fevzi Gevginer, Dr. Tevfik Türk, Hakan Şarap, H. Fatih Özsümer, Alp Ersoy, Serhat Özvan, Dr. Caner Alptekin, Dr. Oğuz Ömür Bosnalı ve Nuri Çiftçi asil üye olmuş ve önceki denetleme kurulu tekrar seçilmiştir.

             Medeni kanunda yapılan değişiklik ile vakıflara kuruluştan sonra yasanın çıktığı zamana kadar üye olanlar dışında yeni üye alınması engellenince yeni mezunlar vakfa üye olamadı. Bu sebeple yeni mezunlar yeni bir Atatürk lisesinde yetişenler derneği’ni okul müdürünün öncülüğünde genç mezunlar “İzmir Atatürk Lisesi Mezunları Derneği” adıyla kurdular. Bu dernek te toplanma ve faaliyette bulunma için çalışmalarına devam etmektedir. Medeni kanunun vakıf üyeliğini engelleyen maddesinin yürürlükten kaldırılmasından sonra okulun yeni mezunlarını da 1998den sonra vakfa üye yapmaya başlanıldı ve Genç üyeler son iki dönem yönetim kurulunda görev aldı. 2012 ve 2014 yılı genel kurullarında da genç üyelerin adedi artmıştır.          


 

Go to top